| ||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||
mekke medine canlıfacebook sayfasımız |
41. Sohbet09 Eylül 2011, 11:28 A.KARUL SOHBET- 41 ENBİYA 107-112 Efendi Hazretleri 41. Sohbet HOROZ BUNLARDAN DAHA ERKEKTİR (Ders ayeti) “(Ey Habibim!) Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün alemlere rahmettir. İnsan alemine, melek alemine, cin alemine, hayvanat alemine, bütün alemlere.., Neden rahmettir? En evvelde sadece Mevla Teala vardı. Zat-ı Pak-i Sübühaniye, esma-i ilahiye, sıfat-ı ilahiye, efel-i ilahiye vardı. İnsanlar, cinler, melekler, hayvanat, yerler, gökler, güneş, ay, yıldızlar hiç bir şey yoktu. Mevla Teala’yı bilecek, tanıyacak, O’na ibadet edecek, O’nun rızasını kazanacak kimse yoktu. Bir Hadis-i Kudsi’de buyuruldu ki: “Ben bir gizli hazine idim,bilinmekliğimi sevdim, beni bilsinler için mahlukatı yarattım” “Ben sevdim” buyurunca, sevgi sıfatının sureti meydana geldi. Bu hasıl olan nedir? Peygamber Efendimiz(sallallhu aleyhi ve sellem) in hakikatidir. Bütün mahlukların hakikatı o nurdan alınmıştır. İşte bunun için Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bütün alemlere rahmet oldu. Risaleyi Kudsiyye sahibi, büyük şeyh efendi, Mustafa İsmet Garibullah (kuddise sirruhu) buyurur ki: Görünmek istedi ol Zat-ı Yezdan, Zuhura geldi ol sultan-ı ekvan(kainatın sultanı) -o da kimdir?- Muhammed aleme rahmettir ey can! Anın nurundan oldu cümle imkan(bütün kainat) (syf:3) Cenab-ı Hak hepimizi onun nurundan yarattı. Resulullah’ın nurundan yaratılmakla , o hepimize rahmet olmuş oldu. “Muhammed aleme rahmettir” nasıl denmesin ki? Cahillikten kurtulmaya,cehenneme atılmaktan muhafazaya sebep oldu. Vahşilikten ehilliğe dönmeye sebep oldu, şeriatı öğrenmeye vesile oldu, Allah’ın razı olacağı şekilde yaşamağa sebep oldu, ahireti kazanmaya sebep oldu,cennete girmeye, Mevla Teala’nın cemalini kazanmaya sebep oldu, oldu da oldu, saymakala bitmez. Mevla Teala’dan başka ne varsa alem-i imkandır. O da neden meydana geldi? Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in nurundan. Bir hadis- kudsi’da ne buyuruluyor: “Eğer sen olmasaydın (Habibim!) kainatı yaratmazdım.” “Eflak”tan murat, kainatın hakikatıdır, yani Mevla Teala buyurmuş oluyor ki: “Senin gibi bir peygamberimi meydana getirmek için bütün kainatı yarattım.” O’nun gelişiyle her şey öğrenildi, öğrenmek için imkan kapıları açıldı. Pend-i Attar’da şöyle bir beyit vardır: “Arifan başet ki, gerdet hakşinas. Her ki arif nist, nebuvet cins-i nas.” “Arif o kimse olmuştur ki, Mevla Tealayı bildi. Kim ki arif olmadı, o insan cinsinden değildir.” İnsanın, ormandaki hayvandan farkı Allah’ı bilmesidir. Sonra, insanda şeriat vardır, onlarda yoktur. Mesela: Çakalı düşünelim, hiç Kur’an okur, ya da ondan bir emri yapar mı? Çakal namaz kılmaz, öyle insanlar vardır ki, onlar da kılmaz. Çakal abdest almaz, onlar da almaz. Çakal zikretmez, onlar da zikretmez. Çakal yemek yerken besmele çekmez, ellerini yıkamaz, onlar da besmele çekmez,ellerini yıkamaz. Bir kadın hakkında, kocasının onu hiç onu kıskanmadığını söylediler. Horoz bunlardan daha erkektir. Niçin? Yabancı bir horozu kat’iyyen tavuklarının arasına sokmaz da onun için, ben de dedim ki: “Allah(celle celalühü) bu kadının kocasına horoz kadar kıskançlık versin.” “Seni ancak bütün varlıklara rahmet olarak gönderdik” Böyle bir ayet-i kerime, hiç bir peygamber hakkında nazil olmamıştır. Eğer Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) in nuru yaratılmasaydı, bütün canlılar ve kainat yokluk karanlıklarında kalacaktı. Ne Mevla’nın Zat-ı Pak-i Sübühaniyesi bilinecekti, ne esma-i ilahiyesi bilineceketi, ne sıfat-ı ilahiyesi bilinecekti, ne efal-i ilahiyesi bilinecekti, ne ruh bilinecekti, cennet, cehennem, hiç bir şey bilinmyecekti. Peygamber(sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin böyle bütün alemlere rahmet olması, şeratının cihanşümul bulunması, O’nun bütün mahlukattan efdal bulunduğuna en kuvvetli bir şahit olmuştur. Hulasa: Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) in vücudu, bütün alemlere rahmettir, ancak o rahmetten istifade etmek isteyenler, O’nun rahmet olduğunu tasdik etmekle, feyzinden istifade etmişlerdir. İstafede etmek istemeyenler ise, yarasa kuşunun güneşi inkarı gibi, şeriat-ı Ahmediyye’yi inkarla, feyz-ü irfanından mahrum kalmışlardır. Gelelim dersimizin 2. ayet-i kerimesine: “(Habibim!) De ki:Bana muhakkak vahyolunuyor ki, sizin ialhınız şüphe yok bir ilahtır. Hala müslüman olmayacak mısınız? “ Ondan başka bir ilah yoktur, ondan başkası uluhiyet ve ma’budiyet sıfatını haiz değildir. O’na şerik koşmak asla olmaz! Ama acaibtir, cah,l insan öyle bir şerik ittihaz eder ki, onu Mevla’dan üstün yapar. Kendisini yediren,içiren,giydiren,yaşattıran Mevlasını unutur. Peygamber Efendimiz(sallallahu aleyhi ve sellem) riya için küçük şirktir buyurdu. Bir gün Hazreti Ömer (radıyallahu anh), Muaz İbn-i Cebel (radıyallahu anh) ı ağlar gördü. “Niçin ağlıyorsun?” diye sorduğunda, Muaz İbn-i Cebel (radıyallahu anh): “Bu kabrin sahibi, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in şöyle dediğini duydum.” “Riyanın en azı şirktir.” İşte bunun için ağlıyorum dedi. Riya: Rüyet (görmek) ten gelir. Riya demek, iyi görünmeye çalışmakla, insanların kalbinde iyi yer etmeği istemektir. Bu şekilde gösteriş haramdır, başkalrının beğenmelerini veya beğenmemelerini düşnmek yasaktır. İnsanların, insana verecek cennetleri mi var da, onlara gösteriş için ibadet edeceksiniz. İnsan insana bir buğday tanesi,bir mısır tanesi, bir arpa, bir susam tanesi veremez. Hepsini Mevla Teala yarattığı halde, niçin O’nun gösterdiği yolda yürümezsin de, cahil bir insanın gittiği yolu takip edersin? Halbuki Mevla Teala ne buyurdu: (Ders ayeti) “Eğer yüz çevirirlerse, artık de ki: Size müsavat üzere bildirmiş oldum. O vait olunduğunuz (korkutulduğunuz) azap, yakın mıdır, uzak mıdır? Bilmiyorum.” Ayet-i Kerime de geçen (tevellev) kelimesi, fiil-i mazi olup cemi müzekker gaiptir. (yüz çevirdi) manasındadır. Fiil-i muzariyi cezmeden (in) edatından sonra geldiği için yüz çevirirlerse manası verilmiştir. Bazı ayet-i kerimelerde geçen (tevellev) kelimesi ise, fiil-i muzari olup başında bulunan (te) hazfedilmiştir. Mesela Nur suresinin 54. yet-i celilesinde: “Eğer yüz çevirirseniz, ancak onun üzerine yükletilen vardır” Burada bulunan (tevellev) aslında (tetevellev) olup, fiil-i muzari,cemi,müzekker,muhataptır. Bir kelimenin ne zaman mazi, ne zaman muzari olduğu geçtiği ayet-i kerimenin siyakından ve sibakından (evvelinden ve sonundan) anlaşılır. Bu ayet-i celile de Mevla Teala Hazretleri, Resulüne bildiriyor ki: “Ey alemlere rahmet olan Habibim! Kendilerine islamı tebliğ ettiğin kimseler, bu davete icabet etmekten kaçınırlarsa, sen onlara de ki:”Hepinize aynı şekilde ilan ettim, taraf-ı İlahiden tebliğe memur olduğum şeyleri sizlere bildirdim, tehlikeleri anlattım. Şimdi iş Mevla Teala ile sizin aranızdadır. Vaad olunduğunuz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilemem” Burada vaad olunan şeyden murat: Taraf-ı ilahiden nazil olacak azaptır. Buna göre mana:“Başınıza harp mi, zelzele mi, şiddetli bir rüzgar mı, fırtına mı, yangın mı, ne gelecek, ne zaman gelecek, yakın mıdır, uzak mıdır bilmiyorum.” demektir. Bakınız mesela Bosna Herseklilere Mevla Teala bu ayet-i celile ile haber vermişti, hocalar vasıtasıyla bunlar hep anlatılmıştı. İhlas üzere iman edip, Ceanb-ı Hakkın emirlerine boyun eğilmesi gerektiği halde, islamiyetten kaçınılınca neler oldu? Ne felaketlere maruz kalındı? Binlerce bakire kızı sırplar alıp götürdüler. Bunca müslüman hunharca öldürüldü ve hala da öldürülmeye devam ediliyorlar. Bütün bunlara dayanılır mı soruyorum size? Mevla Teala haber veriyor bize: “Eğer kulluğu kabul eder, gerekenleri yerine getirirseniz kimse karınıza,kızınıza dokunamaz” Ya Rabbi! Müslümanların şerefini,namusunu,herşeyini muhafaza eyle, hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette. BİZLER NEYDEN KORKACAĞIZ? İbni Abbas (Radıyallahu anhuma) dan rivayet edilmiştir: Bir gün (hayvanın üstünde) Resulü Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) in arkasında idim. Bana buyurdu ki. “Ey delikanlı! Sana bir kaç kelime öğreteceğim. Allah’ı muhafaza et ki, Allah’ta seni muhafaza etsin. Allah’ı muhafaza et ki O’nu karşında bulasın. İsteyeceğin zaman Allah’tan iste ve yardım talebedeceğin zaman Allah’tan yardım talebet. Bilmiş ol ki, bütün ümmet herhangi bir hususta sana fayda vermek için bir araya gelmiş olsa, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği hususta sana yararlı olabilirler. Aynı zamanda, sana herhangi bir hususta zarar vermek için bir araya gelmş olsalar, ancak Allah’ın senin aleyhinde takdir ettiği bir hususta sana zarar verebilirler. Kalemler kalkmış ve sayfalar (mürekkepler) kurumuştur.” (Tirmizi,kıyamet sayfaları) Bir münafık bir müslüman ile beraber gidiyordu. Münafık tabii ki münafıklığını gizliyordu. Akşam olunca harabolmuş,terkedilmiş bir evde konakladılar. Münafık müslümanı öldürmeye azimliydi, onun uyumasını bekliyordu. Müslüman uyuyunca, dikkatle yavaş yavaş onun elini kolunu bağladı. Tam bıçağını saplayacaktı ki, müslüma olan durumu farketti ve derhal Allah’a sığınarak: “Ya Rahman! Bana yardım et.” dedi. O esnada dışarıdan bir ses işitildi: “Dokunma ona.” Münafık derhal dışarıya çıktı,bakındı fakat kimse yoktu. Tekrar öldürmeye teşebbüs etti, müslüman yine: “Ya Rahman! Bana yardım et.” dedi. Gene dışardan aynı ses duyuldu. Dışarı çıkıp baktığında yine kimseyi göremedi. Üçücü teşebbüsünde de müslüman aynı sözleri söyleyince, yine aynı ses işitildi. Bu defa dışarı çıkan münafığın kellesi uçuruldu. Müslümanı kurtaran içeriye girdi ve dedi ki: “O sana bıçağı hazırladığı vakitte ben Arşurrahman üzerinde idim. Sen (Ya Rahman e ı’nni) dediğinde hemen Mevla Teala beni gönderdi.” Allah bir insana yardım eder mi, etmez mi? Eder! Yeter ki biz sığınmasını bilelim, fakat işte biz bunu bilmiyoruz. Korunmayı hep maddi kuvvetlerden bekliyoruz. Halbuki insana her ikisi de lazımdır. Resulullah(sallallahu aleyhi ve sellem) in derdini gördük. Herkese hatta küçüklere dahi dini anlatıyor. Bizler küçük bir çocuk ile karşılaşsak ona “gıdı gıdı” filan eder, eğlendirmeye çalışırız. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz ise, büyük bir ciddiyetle ufak bir çocuğa dahi dini tebliğ ediypr. Hadis-i şerifte “Allah’ı muhafaza et” buyuruldu.Allah’ı muhafaza etmek şeriatı muhafaza etmektir. Mesela Camiye girerken önce içeriye sağ ayağımızı atsak şeriat muhafaza edilmiş demektir. Su içilirken yudm,yudum alınarak üç defada içilse, şeriat muhafaza edilmiştir. Elbise giyerken sağdan, çıkarırken soldan, ayakkabı giyerken sağdan, çıkarırken soldan olursa muhafaza edilmiştir. Ali Haydar Efendi (Kuddise sirruhu) Hazretleri: “Daha bir su içmesini beceremiyorsunuz.” buyururlardı, yani şeriat üzere demek isterdi. Her işimiz şeriat üzere olmalıdır. Helaya sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır. Girerkende çıkarken de okunacak dualar vardır. Namaz abdesti alırken acaba kaç kişi abdest dularını okuyor? Bunları okumak müstehabdır. Bu dualar okunmaz ise abdest olmaz demek değildir, fakat okunulması lazımdır. Mevla Teala, Kur’an-ı Kerimde kolayca rahatça anlayabileceğimiz şekilde bize şeriatı anlatıyor, eğer bu şeratı yaşarsanız size ne sırp, ne Rus, ne Amerika dokunabilir. Bizler neden korkacağız? Onlardan mı? Hayır! Biz şeriatın uygulanmamasından korkacağız. Camiye girerken çıkarken, eve girerken çıkarken, giyinirken, yerken, içerken hep şeriatı muhafaza ediyor muyuz, etmiyor muyuz? düşüncesi içerisinde bulunmalıyız. Allah-u Teala Karadenizin dağını, ovasını, yaylalarını altın,gümüş yaptı yani verimli kıldı, her taraf çay.., Köylülerimizin eline milyonlar geçiyor. Fakat bir dahaki senenin çay satımına kadar halkın elinde beş kuruş kalmıyor. Kimi Bafra’ya, kimi Samsun’a, kimi İstanbul’a gidiyor, sokaklarda, gazinolarda, kahvelerde boşu boşuna vakit geçirip parayı harcıyorlar. (Ders ayeti) “Şüphe yok ki O (Allah-u Teala), sözden açığa vurulanı da, gizlidiklerinizi de bilir.” Açık, gizli onun ilminden hiçbirşey kaybolmaz. İslamın aleyhinde yapılan konuşmaları, ayetlerin tekzib edilmelerini bilmediği gibi, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e ve müslümanlara karşı gizlenmiş olan hased ve düşmanlıkları da bilir. (Ders ayeti) “Ve ben bilmem, belki o (mühlet verilmesi), sizin için bir imtihandır ve bir müddete kadar istifadedir.” Belanın geç gelmesi, azabın tehir edilmesi bir fitnedir. Hemde azabın şiddetlenmesi için belki de bir denemedir. Belki de vakti gelinceye kadar insan için bir meta’ ve bir menfaattir. Ecel gelinceye kadar ondan faydalanıp, insan uyanabilir, itikadını düzeltebilir, salih amellere başlayabilir. (Ders ayeti) “Dedi ki, Ya Rabbi! Hak ile hükmet. Ve bizim rabbimiz Rahman(çok esirgeyici olan)dır. Sizin vasfageldiklerinize karşı kendisinden yardım istenilecek olan Zat’tır” Allah ve Resulü, Mekke müşriklerine bu ilanı yapıp bu emirleri tebliğ ettikten sonra, Mevla Tealanın emri ile Zat-ı ilahiye’ye münacata başlamış, “Ey Rabbim! Benim ile beni inkar eden Mekke ehli arasında muktezayı adalet ne ise, ona göre hükmet. O münkirler müstehak oldukları cezaya kavuşsunlar.” Nitekim bu dua müstecab olup, azap onlara Bedir günü isabet etmiştir. Bu ayet-i kerimeden anlaşılıyor ki, bir mü’min müşkil bir vaziyette kalınca, onu üzeceek bazı lakırdılara düçar olunca, sıkılınca, Rabbül Alemin Hazretlerine iltica etmeli, ona dua ve niyazda bulunmalıdır. kaynak: www.mahmudelofi.com Bu haber 2841 defa okunmustur.
|
E-BÜLTEN ÜYELİĞİ_SAAT_NAMAZ VAKİTLERİ |
||||||||||||||||
Bu sitenin içeriği titiz çalışmalar ile hazırlanmaktadır. Kaynak gösterilmesi şartı ile çoğaltılabilir. Altyapy: MyDesign Haber Sistemi |