| ||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||
mekke medine canlıfacebook sayfasımız |
Subliminal Mesajlar(Bilinçaltı Mesajları) 25. Kare...(Mutlaka Okuyun...)17 Ağustos 2011, 10:21 A.KARUL 1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları. Şuuraltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “şuuraltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz. Kişinin şuuraltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor. Titreşimle Şuuraltı Telkinleri
Bunlardan en çok kullanılanları : 1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları. 2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla şuur-altına itilen 25. kareler. 3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar.
İnsan kulağı sâdece belirli ftitreşim sıklığı aralıklarındaki sesleri duyabilir. Eğer siz bir müzik parçasını rahatça duyabiliyorsanı z, bu sizin duyabileceğiniz titreşim aralığında olduğunu gösterir. İnsan beyninin algısı ise, bundan daha düşük ya da daha yüksek frekansları algılayabilecek kapasitededir. Dikkat ediniz: “duyabilecek” demiyoruz, algılayabilecek diyoruz. Yani, kulağımız ancak belirli bir titreşim aralığındaki sesleri duyabilir. Fakat beynimiz bu aralığın çok daha ötesindeki sesleri algılar, hisseder. Şuuraltı ve şuuraltının özelliklerini anlattığımız zaman, ne demek istediğimizi çok daha iyi anlayacaksınız. Ancak, şimdi öncelikli olarak bu “subliminal mesajlar”ın (şuur-altı telkinlerin) neler olduğunu ve nasıl işlendiğini sizlere göstermemiz gerekiyor.
Mesela, en korkunç uygulamalardan sadece biri: “Amerika, Irak’ı işgal etmeden önce bir yıl boyunca (daha fazla da olabilir) Irak radyolarında Kur’an yayınının altından, çok düşük bir titreşimde, kulakla duyulmayan, ancak dimağla algılanarak Iraklıların şuur-altına gönderilen: “Direnmeniz faydasız” gibi mesajlar verilmiş ve bir ülke işte bu şekilde şuuraltı mesajlar ile işgâle hazır edilmiştir.
Gördüğümüz bir ânlık görüntü : 655 satır ve frame/çerçeve denilen 24 küçücük kareden oluşur. Sinema şeridinde, saat, dakika, sâniye olarak bir diziliş vardır. Her sâniyeden sonra bir yabancı kare gelir ve bir sâniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25inci kare oluşturulur ve bu son kare olan 25inci kare ânlıktır. Yani görüntü sâniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir ve ânında kaybolur. Genellikle göz ve beyne görünmez, daha doğrusu görülür ama şuuraltında kalır. 25. karenin temel mantığı da mesajı şuur-altına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanâyii’nde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25 karelerle şuur-altınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara ma’ruz kalabiliyorsunuz.
BU 25inci KARELERDEN?
Cevâbı çok basit : Çünkü, gördüğümüz zaman bu kadar etkili olmuyor. Çünkü, kişi, şuurlu bir tercih ile gördüklerini veya duyduklarını ya red ediyor ya da kabul ediyor. Çünkü baştan önüne seçenek getirilmiş oluyor. Fakat bu, öyle bir şey ki insan onu görmüyor, duymuyor ve hissedemiyor, yani bizlerin algı frekanslarımızı n tamamen altında veya üstünde yer alıyor. Böyle bir şeyi kabul yahut red etme gibi bir imkânımız var mı? Elbette hayır. İşte 25. karenin ve subliminal reklamların temel mantığı budur! Hedefteki kitlenin şuurlu tercih hakkını gaspederek, onları gizlice zehirlemek!
Bu işi yapanlar insanı ve insanın yaratılışını çok iyi biliyorlar. 1900’lü yıllara kadar uzanan bir geçmişi var bu tür çalışmaların. Psikolog ve psikanilistlerin insanla ilgili uyguladıkları, gözlemledikleri ve deneylerle ortaya koydukları bilgi ve bulgulardan yola çıkarak “İnsanınasıl etkileyebiliriz” sorusuna cevap aradılar. İlk başta ticarî hedefler ve büyük şirketlerin mallarını halka pazarlamanın bir yolu olarak gördüler bu şuur-altı telkinleri. Daha sonra ise bu taktiği öğrenen her kişi ve her yapımcı kendi niyet, inanç ve ideolojisine göre vermek istediği mesajları bu yolla insanlara zerk etmeye başladılar.
25inci KARE NE ZAMAN ve NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?
1900’lü yıllarda Knight Dunlap adında Amerikalı bir psikoloji profesörü illüzyon gösterisi yaparken şuur gücüyle algıalanmayan “hissedilemez gölgeler” kullanarak aynı uzunluktaki 2 çizgiyi seyircilerin farklı ölçülerde algılamasını sağlamıştı.
Bu şekilde, şuur-altına yönelmenin reklamın etkinliğini artırmada daha işlevsel olduğu görülmüştür.
Bir grup psikolog ve yazar bu konunun gündeme geldiği ilk yıllarda bu yöntemin uydurma ve efsâne olduğunu ve insanları etkilemeyeceğini söylediler. Ancak, beyin dalgalarını ölçen teknolojilerin gelişmesi ile gizli-mesaj içeren reklama beynin daha farklı ve fazla tepki verdiği gözlemlendikten sonra, bu yöntemin etkisi ispatlanmış oldu.
Televizyon karşısında uyuyan/uyutulan bir çağda yaşıyoruz!
Şuur-altımızı başkaları değil ; biz yönetelim!
Şuur-altı teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde yasal olmayan bir şekilde kullanılıyor. Çocuklara sevgiyi kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler bu teknolojiyle saklanıyor. Çocuğumuz fark etmeden o görüntüleri beynine konuk ediyor ve şahsiyetinin oluştuğu o en ciddî yaş dilimde (sıfır-yedi yaş arası) bu görüntüler içeride şuur-altında hapsoluyor.. Artık siz siz olun her gördüğünüz ve duyduğunuza çok dikkat edin.
BU FİLMDE / DİZİDE SANAL REKLÂM UYGULANMAKTADIR” uyarısını görmediğinizi söyleyebilir misiniz?
Sanayi Bakanlığına göre sanal reklamın tarifi aşağıdaki gibi : "Sanal reklam"; hukûken kullanımı meşru görüntülerin, canlı veya banttan bilgisayar marifeti ile manipülasyonu ve söz konusu görüntülerde yer alan muhtelif unsurları reklam amacı ile, halihazırda kullanılan veya ileride geliştirilecek teknolojiler vasıtasıyla oyun sahası ve çevresi üzerine düşürülen tüm görüntüleridir.”
Çünkü, şuur-altına telkin göndermenin en iyi yolu da ondan.
DÖĞÜŞ KULÜBÜ / The Fight Club
Bir kere adına bakarak bunun bir dövüş filmi olduğunu zannetmeyin. “Gün gelir sâhip olduklarınız, size sâhip olmaya başlar!” sloganı ile modern insanın tüketim merkezli hayat tarzını sorgulayan bir filmdir döğüş kulübü. Edward Norton ve Brad Pitt’in başrollerini paylaştığı ve David Fincher’in yönettiği bu film, 2000 yılında Empire Ödülü (İngiltere), 2001’de En iyi DVD, en iyi DVD anlatımı, en iyi DVD özel içerikleri ödülünü almış ve 2005 yılında Total Film magazin ödüllerinde (UK) “Dünyanın bu güne kadar gelmiş geçmiş en iyi film ödülü” ne lâyık görülmüştür.
“Gün gelir sâhip olduklarınız, size sâhip olmaya başlar” “Her şeyi kontrol etmeyi bırak ve rahat ol…” “Nefret ettiğiniz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyorsunuz.” “Seyrettiğiniz reklâmlar yüzünden araba ve kıyafet değiştiriyorsunuz.” “Sizler paranız kadar iyisiniz.” “Siz işiniz değilsiniz…” “Bindiğiniz araba değilsiniz..” “Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz” diyordu.
2. Media player ile izlerken film sahnelerini 1/16 “Slow / yavaş” izleme modunda. 3. “klcodec” ile izlerken alttaki ok işaretlerinden “Decrease Speed”e üç kez tıklayıp filmi en yavaş haline getirmeniz gerekmektedir. Böylece her sâniyeyi yaklaşık 5 saniyede izleyecek ve her kareyi tek-tek yakalayabileceksini z.
1. Araştırmalarımızın sonucunda filmin yönetmeninin (sexomaniac) olduğunu bulduk. 2. Filmin (bizim yakalayabildiğimiz) 26 farklı yerinde 25inci kareler kullanılmış. 3. 25inci Kare tekniği ile elinde sigara olan Brat Pitt resmi filmin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir. 4. Yönetmen filmin 2 farklı yerinde 25inci kare tekniği ile erkek cinsel organını yerleştirmiş. 5. Yine filmin 2 yerinde Çocuk Pornosu şuur-altına yerleştirilmiş. 6. Unutmayın 25. karelerin yer aldığı her film gibi bu filmde de normal seyrinde görülmesi gerekenlerin dışında hiçbir şey görülmüyor. Aslında çok şey görülüyor ancak hiç kimse ne gördüğünü bilmiyor. 7. Uyanmayanlar ve hâlâ 25. karenin varlığına ihtimal vermeyenler, denesin ve görsün diye filmdeki en can alıcı karelerin sadece bir kısmının dakika ve saniyelerini aşağıya sırasıyla yazıyoruz. İsteyen filmdeki tespit ettiğimiz bu dakika ve saniyelerde filmi durdurup kare-kare izleyebilir.
31:07 = cinsel öğeler erkek cinsel organı, 31:14 = cinsel öğeler, 46:41 =cinsel öğeler, 49:09 = cinsel öğeler, 50:42 ile 50:52 = çocuk pornosu mesajları… 02:10:39= Film bitiyor binalar yıkılıyor ve yine erkek cinsel organı filmin finali olarak 25. karede yer alıyor.
Şu ifadeler 30uncu dakikadan sonra aynen filmde geçmektedir : “Sinema filmleri tek bir makarada olmaz ; birkaç makarada olur ve bir kare bittiğinde diğer makaraya geçerken birisinin düğmeye basması gerekir. O an geldiği zaman projektörleri değiştirir ve film devam ettiği için kimse bir şey anlamaz. KİMSE GÖRDÜĞÜNÜ BİLMİYOR AMA GÖRÜYOR” der ve sorar: “ACABA KAÇINIZ ONU İŞ BAŞINDA YAKALAYA BİLİRSİNİZ?”
“Sex” (cinsellik) mesajı doğum arke-tipinde, “kill” (öldürmek) mesajı da ölüm arke-tipinde karşılanıyor. Bu simgeler, verilmek istenen mesajın içine yerleştirildiğinde şuur-altı bunları öncelikli algılar olarak saklayabiliyor ve sıra kullanıma geldiğinde, bu öncelikli depolanan veriler davranış ve hareketlerimize yön çiziyor.
Şuur-altı reklamlarının etkisinin ispatlanmasını n ardından bir yandan bu yöntemin kullanımı arttı ve diğer yandan da bu gibi yöntemlerin kullanılmasını önlemeye yönelik yasalar çıkartıldı. Ülkemizde RTÜK şuur-altı reklamı: “Teknik cihazlar vasıtasıyla televizyon yayınlarında çok kısa süreli görüntüler kullanarak, izleyicilerin ancak bilinçaltıyla algılayabilecekleri ürün veya hizmetlerin tanıtılmasına ilişkin mesajlar içeren reklamlar” olarak tanımlamıştır.
Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam Yayın İlkeleri ve Usulleri İle Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesine göre de: "Yayınlarda gizli reklam yapılamaz. Programlarda açıkça reklam olduğu belirtilmedikç e ürün veya hizmetler reklam amacını taşıyan şekilde sunulamaz. Çok kısa sürelerle imaj veren, elektronik aygıt veya başka bir araç kullanılarak veya yapılarının ne olduğu konusunu izleyenlerin fark edemeyecekleri veya bilemeyecekleri bir biçime sokarak, bilinçaltıyla algılanmasını sağlayan reklamların yayınlanması yasaktır."
Şuur-altı çoğumuzun bildiği ya da duyduğu bir kavramdır. Bu kavram şuurumuzun farkında olmadığı ama davranışlarımızın yönlendirilmesinde önemli rol oynayan bir yapıyı belirtiyor. Şuur-altı, alt-benlik, şuur-dışı olarak da adlandırılan şuur-altı kişiliğimizin farkında olmadığımız, denetimimiz dışındaki parçasını temsil etmektedir. Diğer bir deyişle bu, buzdağının görünmeyen kısmıdır.
Şuurlu zihnin aksine, sorgulamadan tekrarla gelen teklifleri kabul eder, pekiştirir. Bütün otomatik davranışlarımız, alışkanlıklarımız ve heveslerimiz hâfızada kayıtlı bilgiler arasındadır. Şuur-altı zihin delillerle ne iknâ edilebilir, ne de aldatılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir. Şuur-altının en mühim özelliği ise: şuurumuzun farkına varmadığı olayları, sesleri, resimleri kaydetmesidir. Siz 5 katlı bir binaya çıkarken merdivenleri saymıyorsunuz ama şuur-altınızda bu sayı biliniyor ve kaydediliyor. Aynı şekilde bebekliğimize dair hâtıralar şuur-altı kayıtlarının arasında bulmak pekâlâ mümkündür.
Bunlar nasıl mı gerçekleşiyor? Gözde bilimsel olarak “fovea hareketleri” olarak isimlendirilen alan sizin şu anda görmediğiniz şeyleri de görüyor. Göz devamlı bir tarama içinde. Tarıyor ve aldığı bilgileri şuur-altına atıyor. Bunlar bilimsel verilerdir. İsteyen araştırsın....
Reklamlarla ilgilenen biri olarak, sunulan reklamların arkasında başka mesajlar olabileceğine inananlardanım!! Bir markanın hafızamıza kazınmasının tesadüflere yada ürünü çok beğenmemize bağlı olduğuna çoğunlukla inanmıyorum. Bu yüzden de bugün, reklamların arkasına gizlenen bu beyin yıkama metotları üzerine kafa yormak istiyorum… Yaptığım araştırmalar bir görüntünün 25 kareden oluştuğunu ve gözümüzün saniyede 24 kare algıladığını gösteriyor. Yani biz bir görüntüye bakarken ilk saniyede 24 kare görüyoruz. 25. kare ise görünmüyor sadece beynimize yazılıyor. Bu sistemin adı 25. Kare… Bu sistem, televizyon yayınların da kullanarak insanın bilinçaltına belirli bir sloganı yerleştirmek için kullanılıyor. Özellikle Rus TV'leri tarafından yaygın olarak kullanılan ve hükümetin de mücadele başlattığı bu sistemle beyin yıkamak çok mümkün! Rusya ile ilgili kaynaklarına göre, TV'lerde yayımlanan her üç filmden birinde, 25'inci kare şeklinde, promosyon amaçlı bir slogan veya reklam yer alabiliyor. Bu slogan veya reklamlar, "başka kanal izleme" şeklindeki anonslardan, film karelerine eklenen gizli reklamlardan, hafıza uyarıcılara, zorunluluk duyguları gibi etkenlerden, siyasi amaçları hedefleyen sloganlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Şöyle düşünün…. Mesela siz herhangi bir çizgi film izliyorsunuz. Ve adamlar o çizgi filmin 25. Karesine "Coca Cola İç" yazısı koyuyorlar, bilinç altı mesajı kapıyor ve canınız cola çekmeye başlıyor.... Mantıksız görünse de… Yapılan araştırmalar sonunda, bu yöntem uygulandığında Cola satışlarının arttığı gözlenmiş… Hatta Rus hükümeti "25'inci kare"yi saptamak üzere özel bir detektör dahi geliştirmiş. Bu cihaz ile tüm TV kanallarının sürekli kontrolü sağlanıyormuş. Tıpkı bu cola fotoğrafı gibi… Bu sistem ilk olarak 1957 yılında market araştırmacısı james vicary tarafından kullanılmış. james vicary, takistoskop ile filmdeki görüntülerin arasına “coca cola iç” “patlamış mısır ye” şeklinde mesajlar yerleştirmiş. Bu mesajlar saniyenin 1/3000 kadar bir sürede görünüyor, ve her 5 saniyede bir tekrarlanıyormuş. Bu filmin ardından New jersey’deki cola ve patlamış mısır satışlarının % 18 ile % 57 arasında arttığı gözlemlenmiş. Aynı sistem, afişlerde de gizlenebiliyor. 5 temmuz 1971 tarihinde yayınlanan time dergisinin arka kapağında yer alan gilbey’s london dry gin reklâmında bulunan bardaktaki buzların üzerinde “sex” yazmakta. Gilbey’s in yapmış olduğu reklâm çalışması sonucunda 1,5 milyon dolarlık satış yaptığı tespit edilmiş. Kaddafi’yi kapak yapan time dergisi, gözün fovea hareketlerinin görebileceği bir şekilde kill(öldür) mesajını kapağa saklamış. Gözümüz bunu ayırt edemeyebilir ancak bilinçaltımız bu reklâmda erkek üstünlüğünü ve ürüne yönelimi ön plana çıkartır. Camel, Smooth character adındaki reklâm kampanyasıyla 1990’lı yıllarda sigara içmeye başlayan gençler arasında tercih edilme oranını bir buçuk yıl gibi kısa bir sürede %32’ye çıkarmayı başarmış. Camel’ın bilinçaltı reklâmı en iyi uygulayan firmalardan birisi olduğu söyleniyor. Reklâmda yer alan deve figürlerinin her biri cinsellik çağırışımı olan, pek çok farklı kılığa sokulmuş.
Bu reklâm o zamanın ünlü çizgi filmi red kid’i hatırlatıyor. Red kid’de minnet edileceği zaman ortadan kaybolan ve gün batımına doğru giden yalnız bir kovboy. Gençlerin bilinçaltına gönderilen bu mesaj ile Marlbora’nın satışları ciddi oranda artmış daha sonra da zaten kampanya da kullanılan kovboy, marlbora’nın simgesi haline gelmiştir. Yukarıda yazdığım her şeyi ben de yeni öğrendim. Aslında 25. kare ile ilgili az da olsa fikrim vardı ancak bu örnekleri bilmiyordum. Aslında bu hipnozun çaktırmadan uygulanması belki de. Özellikle çizgi filmlerde uygulanması yada hedef kitlesinin çocuklar ve gençler olması da ayrıca ürkütücü Bu haber 7515 defa okunmustur.
|
E-BÜLTEN ÜYELİĞİ_SAAT_NAMAZ VAKİTLERİ |
||||||||||||||||
Bu sitenin içeriği titiz çalışmalar ile hazırlanmaktadır. Kaynak gösterilmesi şartı ile çoğaltılabilir. Altyapy: MyDesign Haber Sistemi |