ANASAYFA KONU ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Facebook Twitter Sayfamız

       

facebook sayfasımız

96. Mektup

96. Mektup

Tarih 21 Mart 2013, 16:29 Editör Çınar Erdoğan

* Muhammed Şerîf'e yazılmıştır
* İhmal ve ertelemeye engel olmak, şeriata uymaya teşvik



96. MEKTUP

 


  • ·         Muhammed Şerîf'e yazılmıştır
  • ·         İhmal ve ertelemeye engel olmak, şeriata uymaya teşvik

 

                Ey oğul! İçinde yaşadığın şu an, fırsatı değerlendirme zamanıdır cemiyyet sebeplerinin hepsine ulaşmak da mümkündür. Bu işlerde ertelemeye ve ihmale kesinlikle yer yoktur. En değerli vakitler olan gençliğin baharını Hak Sübhânehû Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine taat ve ibâdet olan en güzel amellerle geçirmek gerekir.

                Ayna şekilde şer'î anlamda şüpheli olan şeylerden ve haramlardan kaçınarak, beş vakit namazı cemaatle eda etmek ve zekat vermeyi gerektirecek miktara ulaştığında, İslâmın esaslarından olan zekatı vermek gerekir. Bu zekatı da en içten ve en halisane duygularla hatta minnetle ve yalvararak vermelidir. Hak Sübhânehû o eşsiz keremi ile, bütün bir gün içinde yalnızca beş vakit namazı emretti. Nâmî mallardan ve odak hayvanlardan kesin olarak kırkta biri fakirlere tahsis etti ve mubahları kullanma sahâsını oldukça geniş tuttu. O halde yirmi dört saat içinde yalnızca bir saati Hak Sübhânehû ya itaat için ayırmakta tembel davranmak, kırk parça içinden bir parçayı fakirlere vermekte cimrilik etmek, sınırları ve alanı çok geniş olan mubah dairesinin dışına çıkıp haramlara ve şüpheli olan şeylere dalmak insafsızlığın son kertesidir.

                Lanetli şeytanın ve nefs-i emmârenin otoritesinin bütün yoğunluğuyla kendini hissettirdiği gençlik döneminde küçük bir amele büyük bir ecir verilir. Yarın hayatının en kötü dönemine (ihtiyarlık çağma) ulaştığında, hislerin ve kuvvetin zayıflayıp tâkatten kesildiğinde ve cem'iyyet sebepleri darmadağınık hale geldiğinde; artık pişmanlıktan ve üzüntüden başka bir şey meydana gelmez. Hatta, tevbenin bir türü olan üzüntü ve nedâmete bile fırsat bulamayabilirsin.

                Efendimiz'in (s.a.v.) haber verdiği ve âsî günahkarları kendisinden sakındırdığı ebedî azap ve dâimî ceza önümüzdedir ve mutlaka gerçekleşecektir. Bu zamanda lanetli şeytan Allah Teâlâ'nın keremini dile getirerek hile, aldatma, ihmale ve ertelemeye teşvik vb. entrikalarla insana yaklaşır. O'nun affının genişliğini ileri sürerek günah işlemeyi önerir.

                Çok dikkatli olmak ve bilmek gerekir ki; dünya dostların ve düşmanların iç içe olduğu, her şeyin birbirine karıştığı belâ ve musîbet yurdudur. Allahu Teâlâ'nın; "Rahmetim ise her şeyi kaplamıştır." (A’raf: 156) âyetinin de ifade ettiği üzere Allah Teâlâ'nın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.

                Ceza (karşılık) yeri olan Kıyamet gününe gelince Allah Sübhânehû'nun "Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın!” (Yasin: 59) âyetinde de haber verdiği üzere; o günde dost ve düşmanı birbirinden ayırmak mümkün olur. Artık o gün rahmet kur'ası dostların ismine çıkar. Allah Teâlâ’nın; “İleride onu (rahmetimi) özellikle, kötülükten sakınanlara, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım” (A'râf: 156) âyetinin de teyit ettiği üzere, düşmanlar mutlak olarak mahrum ve kesin anlamıyla lanetlenmiş olurlar.

                Ahirette kerem ve rahmet iyilere, ehl-i İslâm'a ve seçkin kullara aittir. Evet son nefesini güzel bir şekilde vermesi durumunda ehl-i İslâm'ın tamamının rahmetten bir nasibi vardır. Uzun bir süre geçtikten sonra da olsa cehennem azabından kurtulması sözkonudur. Ancak masiyetin zifiri karanlığı ile iman nuru nasıl bir arada barınabilir! Allah Sübhânehû'dan gelen hükümleri umursamamak insanı dünyadan âhirete nasıl selâmetle götürebilir.

                Alimler demiştir ki: “Küçük günahta ısrar büyük günaha götürür; büyük günahta ısrar ise küfre götürür.”  Böyle bir duruma düşmekten Allah Sübhânehû'ya sığınırız.

                                               Azını açıkladım endişelerimin, çünkü korktum,

                                               Sıkılmanızdan, yoksa söylenecek çok söz var!

                Allah Sübhânehû Hz. Muhammed (s.a.v.) hürmetine bizleri râzı olduğu işlere muvaffak kılsın.

                Eklemek istediğimiz son bir husus; bu mektubun taşıyıcısı Mevlânâ İshak bu fakirin dostlarından ve sevenlerindendir. Eskiden beri komşuluk hakkı vardır. Eğer yardıma ihtiyacı olursa kendisinden teveccühünüz esirgememenizi dileriz. Kendisi yazı ve ifade sanatını bilmektedir ve bu işte imkanı oranında deneyimi de olmuştur.

Vesselam…

Bu haber 2496 defa okunmustur.

Mektubat-ı Rabbani

110. Mektup

* Şeyh Sadruddîn'e yazılmıştır * İnsanın yaratılışındaki maksadın sülûkü yerine getirmek ve Hak Teâl...

109. Mektup

* Hekîm Sadr'a yazılmıştır * Kalbin selâmeti ve masivayı unutmak
A.KARUL A.KARUL
NAMAZA BAŞLAMAK İSTİYORUM AMA ...? OKU
Meçhul Yazar Meçhul Yazar
Bir aşk hikayesi!
Taner ERDOĞAN Taner ERDOĞAN
Müstehcen NOTLAR - Kimi kandırıyoruz ?
Emrecan Er Emrecan Er
BENLİK DUYGUSU!

E-BÜLTEN ÜYELİĞİ

         

E-mail listemize adresinizi
ekleyin son eklenen 
konulardan haberdar  olun

_SAAT_

NAMAZ VAKİTLERİ

ANKET

Kuran-ı Kerim'i hangi sıklıkla okuyoruz?






Tüm Anketler

Bu sitenin içeriği titiz çalışmalar ile hazırlanmaktadır. Kaynak gösterilmesi şartı ile çoğaltılabilir.
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi